Suriyeliler, Aleviler, Kürtler ve tüm ötekiler
Sorunumuz sadece 'içimizdeki yabacı ötekiler' değil bizatihi devletin ötekisi olan 'içimizdeki ötekiler'dir de. Ve içimizdeki ötekilerin de topluma tam entegrasyonu önceliklidir.
Son dönemde ülkede yaşayan Suriyelilere yönelik bakış giderek farklı ve tehlikeli boyutlar almaya başladı. Aynı toplumsal kesimlerin yakın zamana kadar “misafirperverlik” olarak yere göğe sığdıramadıkları pozisyon, yerini “ırkçılığa” bırakma kıvamına geldi.
Gün geçmiyor ki, ülkenin farklı yerlerinde Suriyelilerin içinde olduğu asayiş olayı olmasın. Bu olaylar, ya Suriyelilerin kendi aralarında ya da Suriyelilerle bizim vatandaşlarımız arasında yaşanıyor.
Kabul edelim ki bunlar birer sonuç ve kamu/devlet tedbir almadıkça daha ağır sıkıntıları hep birlikte yaşayabiliriz.
UCUZ İŞ GÜCÜ OLDULAR
İster resmî ister gayri resmî rakamları veri kabul edelim, ülkelerinde savaştan kaçarak Türkiye’ye gelen 4-5 milyon Suriyeli var. Bunların büyük kısmı da büyükşehirlerde yaşıyor. Resmî kayıtları (ülkeye giriş kaydı) dışında devlet denetiminin dışında kendi hayatlarını kurmaya çalışıyor.
Devlet tarafından verilen kimliklerle bazı sosyal haklara ve önceliklere sahip olsalar da, onlar hep “içimizdeki yabancı ötekiler”.
Bu, sadece toplum için değil devlet için de öyledir. Nitekim Türkiye, 2013 yılında iltica hukukuna ilişkin kabul edilen 6458 sayılı “yabancılar ve uluslararası koruma kanunu” ile oluşturulan “geçici koruma” adı altında farklı bir hukuki statü oluşturdu. Buna göre, “ülkesinden ayrılmaya zorlanmış, ayrıldığı ülkeye geri dönemeyen, acil ve geçici koruma bulmak amacıyla kitlesel olarak sınırlarımıza gelen veya sınırlarımızı geçen yabancılara geçici koruma sağlanabilir” denilerek Suriyeliler bu statüye konuldu.
Bu yaklaşım, karşı karşıya kalınan sorunla yüzleşmeyi reddeden ve erteleyen bir bakış.
Sonuçta Suriyeliler bulundukları illerde, çok azına verilen çalışma iznine rağmen çoğunluğu ekonomiye ucuz işgücü olarak katkıda bulunuyor, bunun karşılığında zor koşullarda yaşamaya çalışıyor. Ve bu durum birçoğunun kendi tercihi değil, zorunluluğu.
BİR KISMI BURADA KALACAK
Bu bağlamda kabul etmemiz gereken bir başka gerçek ise Suriyelilerin önemli bir kısmının ülkelerinde savaş sona erse de, Türkiye’de yaşamaya devam edecekleridir.
Eğer onları zorla sınır dışı etmeyeceksek, bu durumu veri kabul ederek buna uygun politikalar geliştirmek durumundayız. Bunu başaramazsak, Suriyeliler orta ve uzun vadede ülkede yaşanacak pek çok kriminal olayın başaktörü olma riski taşımaktadır.
Bunun önlenebilmesi için yapılması gereken Suriyelilerin ülkemize “asimile” edilmesi değil, topluma “entegre” edilmeleridir.
İkisi arasında kabul edelim ki fark büyüktür. Cumhurbaşkanı (o dönem Başbakan) Erdoğan bu farkı; “Asimilasyon ile entegrasyonu birbirinden kesin çizgilerle ayırmak gerekir, asimilasyon bir insanlık suçudur” sözleriyle ortaya koydu. (2008 Almaya Ziyareti)
Entegrasyon Türk Dil Kurumu'nun sözlüğünde “uyum” adı altında; “Toplumsal çevreye veya bir duruma uyma, uyum sağlama, intibak, entegrasyon” olarak tanımlanmış.
Asimilasyon ise aynı sözlükte; “farklı kökenden gelen azınlıkları veya etnik grupları, bunların kültür birikimlerini, kimliklerini baskın doku ve yapı içinde eriterek yok etme sürecinin sonu” olarak tarif ediliyor.
UYUM STRATEJİSİ ŞART
Bu gerçekler ışığında tercihimiz insani olandan yani entegrasyondan olmak zorundadır. Bunu sağlamak ise merkezi idarenin, yerel yönetimlerle koordineli çalışarak bir “uyum stratejisi” geliştirmesi ile mümkün olabilir.
Bu stratejinin ana hedefi Suriyelilerin yaşadıkları yerlerde ülkeye uyumunun sağlanarak entegre olmalarıdır.
Bunun en büyük aracı da kuşkusuz “dil”dir. Yani öncelik bu insanlara özellikle de gençlere ve çocuklara Türkçe öğretilmesi olmalıdır.
Dile verilecek öncelik ancak dilin kullanımı, dili kültürel olarak beslemek, ortak bir dili konuşanların ortak bir kültür üretmesi ve onun üzerinden bir iletişim dili üretilmesi ile anlamlı olacaktır.
Yani bir ülkeye aidiyet duymak sadece ortak dili konuşmak ve kullanmak değil ortak bir değerler sistemini sahiplenmektir. Sahiplenmenin araçlarından birisi iletişimse, diğeri de siyasettir. Orta vadede siyasal süreçlere katılım, toplumsal ortaklığı sadece üretmez aynı zamanda dönüştürür. Bu aşamaya daha çok var dediğiniz duyar gibiyim ama bunu da konuşmaya hazır olmalıyız.
Elbette bu stratejinin bir parçası da doğrudan Suriyeliler olmalıdır. Onları pasif katılımcı yapan değil aktif paydaş yapmayan strateji eksik olur. Bu durum, onlardan “tek taraflı uyum beklentisi” olur ki, hatalıdır.
GELİYORUZ TEMEL SORUNA
Evet, yazıyı Suriyeliler bağlamında ele almış olsak da, bu ülkede yeniden tanımlanmaya çalışılan yeni “makbul vatandaşlık” da esas olarak farklılıklara entegre eden değil onları tanımladığı makbul vatandaşlığa asimile etmeye çalışıyor. Bu açıdan ülkemizde farklılıkların kamusal alanda “farklı ve eşit” yaşamaları fiili ve hukuki olarak zordur.
Bu açıdan Türkiye’nin elbette ülkede yaşayan Suriyelileri, topluma entegre edebilmesi önemlidir. Ama öncelikli ve/ya eş zamanlı olarak Türkiye'de var olan farklı kültürel kimliklerin de topluma entegrasyonunu sağlamak durumundadır.
Mesela Aleviler. Bugün 2 Temmuz. Bundan tam 27 yıl önce Madımak Oteli’nde yaşanan katliamın kamu vicdanında çözülebilmiş değildir. Aleviler hâlâ kamusal alanda farklılıklarıyla eşit değillerdir.
Mesela Kürtler. Bu ülkede yaşayan milyonlarca Kürt ne yazık ki, hâlâ farklılıklarıyla eşit kabul edilmemektedir. O yüzden Kürt sorunu varlığını derinleştirerek sürdürmektedir.
Devletin uzun yıllardır asimile ederek yok saydığı “kimlikler” varlığını korudu ve koruyacak. Bunun için farklılıkları asimile etmeyi değil enterge etmeyi denemeliyiz.
Özetle sorunumuz sadece “içimizdeki yabacı ötekiler” değil bizatihi devletin ötekisi olan “içimizdeki ötekiler”dir de. Ve içimizdeki ötekilerin de topluma tam entegrasyonu önceliklidir. Sadece Suriyelilerin değil, bizim gibi kendini farklı gören ama kamusal alanda eşit olmak isteyenlerin de kendini Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı hissetmelerini sağlamak ve bunu anayasal güvence altına almak siyasetin sorumluluğudur.
Bunun yolu da daha fazla demokrasi, daha fazla özgürlük ve adaletten geçiyor.
https://www.artigercek.com/yazarlar/murat-aksoy/suriyeliler-aleviler-kurtler-ve-tum-otekiler
YORUMLAR
- Bu habere henüz yorum yapılmamış. İlk yorum yapan siz olun.
YAZARA AİT DİĞER YAZILAR
- Nerede o eski bayramlar ?
- Günler geçti, aylar geçti, sıra yıllarda..
- Son Havadis Geliyor
- Türkiye'yi tarikatlar yönetiyor !
- Demirden korkan trene binmesin !
- Piçlik ve kürtaj
- Vefasız Baba !
- Bayram Gelmiş Neyime !!
- Teşkilata Mahsus !
- Dünden bugüne vatan hainleri..
- Kimse var mı orada ?
- Marifet boyda olsaa..
- AKP' yi kapatın artık..!
- Seçimlere yaklaşırken..
- Ölüm her zaman aklımda..
- Büyük Nemrut'u Öldüren Küçük Sinek!
- Mutluluğun sırrı
- Sakala AK düştü, Ölüm aklımda..
- Kendini Gazeteci zanneden dangalaklar !
- Tüm yollar AKP'ye çıkıyor..
- AKP, Reyhanlı ve gerçekler..
- AKP nin evde bekleyen yüzde 50 si !
- Muhalif olmak yasak mı?
- AKP`yi İktidara getiren yabancı istihbaratçılar
- Günler geçti, aylar geçti, sıra yıllarda..
- Emperyalizm neden kapımızdan gitmiyor ?
- TCK'da İşkence suçu..
- Vatanım.. (Türkiye'm)
- İktidarı belirleyen yabancı istihbaratçılar..
- Yükseliş ve Çöküş devri !
- Ne olacak halkın hali ?
- Savaş kızgın, seçmen kırgın..
- Vakitsiz öten horoz..
- MEMLEKETİMİ MALEZYA KASABASINA ÇEVİRDİLER !
- Yaz gazeteci gardaş yaz..
- Gazetecilik zor zanaat..
- Seyhan Soylu diyor ki..
- ACILI GÜNLER GİTSİN ARTIK, YOKSA...
- Entrikalı çember daralıyor..
- Padişahım çok yaşa
- Kimin eli, kimin cebinde ?
- Mutluluğun sırrı ?
- Ecdatsız katliamcılara ve seyredenlere lanet olsun !
- KAOSA DOĞRU, DOĞRU VE ACİL ÇÖZÜM..
- İstanbul - İzmir arası Anadolu Basını...
- 2016’da üçüncü kez seçime !
- Kim Hızır, kim Musa ?
- Seçmenler ve adaylar (Gül dikensiz olmaz!)
- Ehl-i Beyt ve Kerbela
- Hey gidi demedik..
- Vatan haini olmayalım..
- Güçlünün zaafı kibir, zayıfın zaafı gurur..
- Seçimlere yaklaşırken..
- Zalimin zulmü varsa..
- GELEN AĞAM, GİDEN PAŞAM..
- Yine terör, yine katliam!
- Dertsiz Çoban
- Türkiye eyaletlere mi bölünecek
- Çalışan Gazeteciler Günü kutlu olsun..
- 'Terörü Lanetliyoruz'
- Aksaray'da acı gerçekler !
- Seçim bitti, hadi buyrun icraata ..
- OLURSA HAMUR SUYU OLMAZSA..
- İPE UNU SEREN BİR ADIM ÖNE ÇIKSIN
- O kedi buraya gelecek!
- Sahte Cuma mesajlarına CEVAP !
- DARBEYE DARBE Mİ !
- Buruk 29 Ekim'in 93. yılı..
- Terörü kınama mesajı
- Geçmem Muhannet Köprüsünden
- ‘Evet’e dair bilinmeyenler!
- Adalet yürüyüşü, demokrasi gereğidir Rahatsız olanalara !
- Kimsör-Kümsür Köyü tarihi Dersim-Nazimiye-Kimsor-Sivas-Kangal-Kümsür
- Nice 94. Yıllara.. 29 Ekim Kutlu Olsun
- Bir Yıldız Doğsun mu artık ?
- Akit muhabirini ve Akit TV'yi KINIYORUZ !
- Geç gelen parayla, Zamansız gelen adaletin..
- 10 Kasım anma mesajı
- Kötü Kokular geliyor ! Dikkat..
- Avcılar ve yeni Başkanı Hançerli
- YSK'nın usulsüz kararını kınıyoruz !
- O YSK Üyelerini nasıl bir son bekliyor?
- Aleviler Defolsun mu ?
- Deprem, Virüs, Kriz ve Savaşlar ! Ne olacak halimiz
- CHP İstanbul`da kazan kaynıyor..
- Ne Virisü yaa, Emperyal oyun bu !
- ''Allah'sız, kitapsız'' dediler..
- Bu virüs çok şey öğretecek dünyaya
- Esenyurt'a duyarlı Başkan..
- BASIN özgürlüğü mü var? "Özgür basın tutuklu"
- Bu bayramda böyle olsun..
- Ayasofya'da namaz kılıyorsan kime borçlusun ?
- Babalar Günü mesajı
- Şişli'de Komşu Masa EL oldu
- Başkanını CHP'ni atadığı Şişli'yi kim yönetiyor?
- Denizli Valisi, Horozlanma ! Valilik Yap..
- Allah eşeğini kaybettirir..
- Cumhuriyetimizin 97. kuruluş yıldönümü kutlu olsun
- 24 Kasım Öğretmenler Günü mesajı
- Korona'da yaşamı tehdit eden yalanlar
- Dünya Engelliler Günü kutlu olsun..
- Dünya İnsan Hakları günü kutlu olsun
- İşsizlik, sansür, gözaltı ve tutuklamalar
YORUM EKLE